Atatürk Havalimanı’ndaki patlama anında ben de oradaydım. Sizlere de bu konu hakkında yazmak istedim.
Dün, gitmiş olduğum Fas’tan dönmek üzere Kazablanka’dan kalkan Türk Hava Yolları uçağına bindim, saat 14:30’da havalandı. Yerel saatle 22:05 gibi Atatürk Havalimanı’na inmesi planlanıyordu ve yaklaşık 20 dakika erken inerek tam 22’de uçaktan çıktım. Arkadaşım beni almaya geleceği için hızlı hızlı körükten geçerek pasaport kontrolüne doğru ilerledim. Pasaport kontrolünde CEPTETEB’in sunmuş olduğu “hızlı geçiş” hizmetinden yararlanarak, özel olarak ayrılan ve sıra olmayan pasaport bankosuna doğru ilerledim. Tam yolun yarısına gelmişken derinden bir patlama sesi ile birlikte bağırışlar, çığlık sesleri geldi ve bir anda herkes ters tarafa doğru koşmaya başladı. O anda nasıl bir kaos olduğunu anlatamam sizlere. Kimisi eşinin elinden tutup koşmaya çalışıyor, kimisi çocuğunu kucağına alıp koşuyordu.
Bu sırada koşabildiğim kadar ters tarafa doğru koştum ve kendimi “güvenli” sayılabilecek bir yere attım. Daha ne olduğunu anlayamadan, birkaç dakika geçmişti ki tekrar bağırışlar ve çığlıklar geldi, herkes tekrar koşmaya başladı.
Bu sırada birkaç yer hizmetleri personeli hariç kimse yoktu. Kimse ne olduğunu, ne yapılması gerektiğini bilmiyordu. Daha sonra acil durum ikaz lambaları yanmaya başladı. Herkes korku içindeydi ve kadınlar ağlıyordu, hiç tanımadıkları insanlar onları teselli etmeye çalışıyordu.
İlk olarak kimse olayın ciddiyetini anlayamadı ya da anlamakta güçlük çekti. Çünkü inanılır gibi değildi ve yine kimse ne olduğunu bilmiyordu.
Daha sonra sanırım THY’nin bir personeli (kıyafeti onlara benziyordu) hem Türkçe hem İngilizce bağırarak “lütfen uzaklaşın, dışarıda bir şeyler oldu. Lütfen burada kalın ve sakin olun” diye bağırdı defalarca. Ve herkes bir köşeye çekilip olayları idrak etmeye çalıştı.
Bu sırada hala pasaport kontrol bankolarının etrafında ne olduğunu anlamaya çalışan insanlar vardı.
Daha sonra polisler, güvenlik görevlileri ve personel koşuşturmaya başladılar.
İnternetten haberlere baktığında gördü herkes bir patlama olduğunu. Ve dışarıda kendilerini bekleyen tanıdıkları olanlar, o insanlara ulaşmaya çalıştı. Ulaşan ulaşabildi, ulaşamayansa ne yazık ki beklemekten başka bir şey yapamadı.
Sonrasında herkes beklemeye koyuldu ve haberler yayılıyordu. “2 canlı bomba varmış”, “3 tane bomba patlamış” şeklinde.
Bu sırada yanıma Fransa’da yaşayan bir Türk geldi, telefonumu kullanmak için izin istedi. Yakınları kapıda bekliyormuş kendisini. Güç bela üçüncü, dördüncü aramadan, yaklaşık 20 dakika sonra kendisini bekleyen anne ve kardeşine ulaştı ve ağlayarak “iyilermiş çok şükür” diyerek 2 tane, 7-8 yaşlarındaki çocuğunun yanında ağlamaya başladı.
Bu sırada olayları hala anlayamayan yabancılar bir oraya bir buraya gidiyor, herkese bir şeyler sormaya çalışıyordu. İnanın oradaki o beklenen ortamı ben size kelimelerle kesinlikle anlatamam.
İlk patlamanın üzerinden 25 dakika kadar geçtikten sonra “giriş ve çıkış tamamen kapatıldı, herkes lütfen burada kalsın” denildi.
Herkes tekrar beklemeye koyuldu ve tanıdıkları ile görüşmeye çalıştı.
Saatler yaklaşık 23:30 olduğunda çıkışların açıldığı ve artık çıkılabileceği söylendi. Bu sırada insanlar bir an önce dışarı çıkabilmek için pasaport kontrol kuyruğuna girdi.
O sırada tanıştığım, Amerika’da yaşayan Saim isimli arkadaş ile hemen çıkmamayı tercih ettik ve bekledik. Kendisinin telefonu yoktu ve ailesi merak içindeydi. Yine benim telefonumu kullanarak ailesine haber verebildi.
Kuyruk biraz azaldıktan sonra 00:10 gibi pasaport kontrole girdik, oradaki polislerin hüznünü sizlere kesinlikle kelimelerle tarif edemem.
Pasaport kontrolünü geçtikten sonra bagaj alım yerine ulaştık ve oraya polis kimseyi sokmuyordu. “Bagajlarınızı bırakıp seri bir şekilde tahliye edin burayı” diye yönlendiriyorlardı. Bu noktaya geldiğimde daha iyi görebildim neler olduğunu. Patlamanın olduğu yer sadece 20-30 metre uzağımdaydı. Cam, çerçeve inmiş, tavandaki parçalar çökmüş ve çok çok kötü bir barut kokusu vardı.
Sonra bir anda polisler durdurdu çıkışları ve beklememizi söylediler.
Bizi o noktada bekletmeye başladılar, yaklaşık 15 dakika sonra çıkmamıza izin verdiler.
Saim ile dışarı çıktık koşar adımlarla. Yerde ne yazık ki vefat eden insanların kanları, cam parçaları ve bir sürü başka şarapnel parçaları vardı. Çıkış kapısına yaklaştıkça ve kapıdan çıkınca olayın boyutu iyice görülüyordu. Orada onlarca ambulans, polis arabası ve diğer araçlar bekliyordu.
Polislerin yönlendirmesi ile iç hatlar terminaline doğru otoparkın içinden geçerek çıktık ama o arabalardan birinde de patlayıcı olabileceği aklımdan gitmiyordu ve hızlıca, koşar adımlarla oradan biran önce sağ sağlim uzaklaşmaya çalışıyorduk.
Havalimanının nizamiyesinine kadar geldik ve orada basın, yakınlarından haber bekleyen insanlar ve güvenlik güçleri vardı.
Nizamiyeden dışarı çıkarken 3-4 kişi üzerimize doğru gelip “hangi uçaktaydınız?”, “nerden geldiniz?”, “nolur söyleyin” diye sordular hüzünlü ve telaşlı bakışlarla. Söyleyince, büyük ihtimalle onların yakınlarının bulunduğu uçakta değildik ki başka insanlara da aynı şekilde sordular.
Yürüyerek otoyolun kenarından Dünya Ticaret Merkezi’nin önüne geldik. buradan bizi Saim’in tanıdıkları aldı ve sağolsunlar beni de eve bıraktılar.
Bir görgü tanığından, belki de ölümden 1-2 dakika ile kurtulmuş olan birinin gözünden olaylar bu şekilde.
Rotavrupa olarak hayatını kaybedenlere allahtan baş sağlığı diliyor, yakınlarına sabır diliyorum
Dilerim yaralılar da bir an önce iyileşip sağlıklarına kavuşur.
Hepimizin başı sağolsun.
Herkese çok geçmiş olsun. Dileriz böyle hain bir saldırı yaşanmaz.
Siz de fikrinizi belirtin